İnsan hayatta, sevinç dolu günler yaşamak ister. Fakat, bu dünyadaki yaşam yalnızca sevinç üzerine kurulu değildir. Güzel, mutlu günler; üzüntülü ve sıkıntılı günlerle sarmaş dolaş bir haldedir.
Tanıdığımız, sevdiğimiz birinin sevinci, anında bizi de kuşatır. Üzüntüler de aynı şekilde kalpten kalbe yayılır. Bu durumda, gönüllerin iletken bir yapısı olduğunu, duyguların kalplerden kalplere yayıldığını söyleyebiliriz.
Sıkıntılı ve üzüntülü günler, dostlar arasında paylaşıldığında acılar hafifler; sıkıntılar arkadaşlar arasında küçük parçalara ayrılarak katlanılması daha kolay bir hale getirilir.
Her konuda olduğu gibi insanların acıma duygularını sömürmek; kendini acındırmaya çalışarak çıkar elde etmek kötü bir davranıştır. Bu yanlış davranış, güven kaybına yol açar. İnsanların güvenini kaybeden çok şey kaybeder.
Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr)
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Âl-i İmrân Suresi, 104)
Sahura kalkmadan oruç tutmak günah değildir. Ancak sahura kalkmak çok sevaptır.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Sahura kalkın, sahurda bereket vardır.” [Buhari]
“Sahurda yemek yiyerek, oruç tutmanıza yardımcı olun!” [Beyheki]
“Sahura kalkmak, Allahın size bağışladığı berekettir, bunu kaçırmayın!” [Nesai]
“Yedikleri helal olmak şartıyla, hesaba çekilmeyecek üç kişi; oruçlu, sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır.” Nesai]
“Müminin sahurunun hurmayla olması ne güzeldir.”
[Ebu Davud]
“Sahur yemeği mübârektir. Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa, sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selâm ederler.” [İ. Ahmed]